Her şey hastaneye iki yetişkin olarak gidip iki yetişkin üç bebek eve dönerken yeniden şekilleniyor. Mahallemizdeki manavla kurduğumuz ilişkiden okuduğumuz kitaplara kadar her şey yeniden yapılanıyor. Doğum hastane odasında bitmiyor; anne ve baba için devam ediyor. Anne, baba ve bebek bu yeni dünyaya uyum sağlamaya çalışırken yeni hayat da bu sancılarla doğuyor.
Doğuma dair deneyimlerimiz, inançlarımız, tanıklıklarımız bebeğimizin rahme tutunduğunu öğrendiğimiz gün oluşmuyor kuşkusuz. Çocukluğumuzdan itibaren pek çok doğuma şahit oluyoruz. Belki kardeşimiz, yakınlarımız, evcil hayvanımız, sonra yetişkinlikte arkadaşlarımızın bebekleri, hatta belki sinemada gördüğümüz doğum sahneleri, dinlediğimiz doğum hikayeleri… derken doğuma dair pek çok anı zihnimizde birikiyor. Zihnimizde bir “gebelik” ve “doğum” imgesiyle bu yolu yürüyoruz. Zihinde birikenler beklentilerimizi de şekillendiriyor.
Dünyada her saniyede dört bebek dünyaya geliyor. Aynı anda dört anne, dört baba da…
Hayatın her anında olduğu gibi bebeğimizin doğumuna da “tam olarak” hazır olmak belki mümkün değil. Ve bir yandan da kendi bedenimiz ve zihnimizde olan bitenleri, çevremizde beliren yeni koşulları kabul ederek bu yoğun deneyimin içinden geçip yola devam etmek de mümkün. Mindfulness hayatla kurduğumuz bağı dönüştürürken bu yoğun deneyimin de içinden geçebilmek için bir başka seçenek, bir başka yol sunuyor.
Mindful Doğum ekibi olarak başta “Mindfulness Temelli Doğum ve Ebeveynlik-MBCP” programı olmak üzere “farkındalık”ı merkeze alan pek çok atölye ve eğitim programıyla sizlere yaşam, doğum ve ebeveynlik yolculuğunuzda eşlik etmeyi umuyoruz.
Ve başta söyleyeceğimizi sonda söyleyelim...
Farkındalıkla ve kalbimizle MERHABA!