Ina May Gaskin Kimdir?

Ina May Gaskin Kimdir?

Doğuma Hazırlık Rehberi kitabı yazarı Ina May Gaskin “gerçek ebeliğin annesi” olarak anılsa da ilk gençlik yıllarındaki üniversite tercihini İngiliz Edebiyatı’ndan yana kullanıyor. Bir süre Malezya’da İngilizce öğretmenliği dahi yapıyor. Peki nasıl oluyor da “gerçek ebeliğin annesi” olarak anılmaya başlıyor?

Sanırım burası beni kalbimden vuran, kendi hikayeme de benzettiğim için ayrı bir bağ kurduğum yer. Ina ilk bebeğini 1960’larda müdahalelerin olduğu bir doğumla dünyaya getiriyor ve sonrasında bu keyifsiz deneyimin ardından “daha iyi bir doğum mümkün mü?” sorusuna yanıt ararken kendini ebe olarak buluyor. Doktor olan eşi Stephen Gaskin ile başka bir doğum deneyiminin mümkün olmasını hayal ederek Amerika’nın Tennessee eyaletinde The Farm’ı kuruyor. O yıllardan bu yana Farm’da pek çok bebek mümkün olan en az müdahale ile, en şefkatli bir ortamda ve anne, baba, bebeği destekler şekilde doğuyor. 

Literatüre kattığı doğum, ebelik ve emzirme üzerine pek çok kitabın yanında, fetal ölümlerin oranını azaltan “Gaskin Manevrası”* olarak bilinen bir tekniği de hayata geçirmiş. Esasında tekniği Belizeli bir kadından öğrenen Ina May, 1976 yılında ABD’de tanıtmıştır.

Ina May Gaskin Kimdir

Peki Nedir Bu Gaskin Manevrası?

Esasında Gaskin Manevrası alanda ebeler ve hemşirelerce kullanılan ve doğumu kolaylaştıran dört teknikten biridir. “Diz-dirsek manevrası” olarak da bilinen ve başarı oranı %83 olarak raporlanan Gaskin Manevrası, deneyimli bir doğum ekibi tarafından uygulandığında, annenin eller ve dizlerinin üzerinde olduğu pozisyonda pelvisin duruşunun değişmesiyle bebeğin omuzları için alan açılarak doğmasının kolaylaşmasını sağlar. Annenin diz ve ellerinin üzerinde durduğu pozisyonda kuyruk sokumu üzerindeki baskı azaltılarak bebeğin omuzlarının daha serbest hale gelmesiyle vajinal kanalda ilerlemesi kolaylaşır.

Ina May Gaskin Doğuma Hazırlık Rehberi: Kitap Tanıtımı

Her nerede ve nasıl doğum yapmaya niyetli olursanız olun, yaşayacağınız tecrübe duygularınızı, zihninizi, bedeninizi ve ruhunuzu hayatınızın geri kalanı boyunca etkileyecek. Kendinizi buna açın.”

Bu cümleleri okuduğumda, Hollanda’da Apeldoorn’dan Amsterdam’a giden trende “Keşke oğlum doğmadan önce bunları okumuş olsaydım” diye ağlıyordum. “Bir rahmim olduğuna göre elbette doğuracağım, iki memem olduğuna göre elbette emzireceğim” diyen çok güçlü bir inancım vardı ve her iki önerme de benim için çok doğru sayılmazdı, hayal ettiğim kadar kolay olmadı. Oğlumun doğum öyküsü öyle bu kitaplarda okuduklarım gibi benim içimdeki güçleri keşfettiğim yoğun ve pozitif bir deneyim olmamıştı. Ama elbette az önce söz ettiğim gözyaşları bir başka doğuma yol açtı; o gün, kitabı okuduğum ve ağladığım o gün başka anne ve babaların doğuma ve ebeveynliğe hazırlık sürecine destek olmak üzere -daha önce hiç duymadığım ve kitapla tanıştığım bir profesyonel bir iş olarak- “doula”olmaya karar verdim. O günden birkaç yıl sonra da eğitim almak üzere İçsel Doğum’un ve Julia Steils Paçacıoğlu’nun kapısını çaldım.

Sinek Sekiz Yayınevi’nin ilk kez 2015 yılında çevirisini yaptığı “Ina May’in Doğuma Hazırlık Rehberi” Türkçe’ye kazandırılmış ve doğum alanında yazılmış en kitaplardan biri. Doğumun muazzam ölçüde “yalnızca medikal ve fizyolojik” bir olay olarak algılandığı modern dünyada “başka bir doğum, ebeveynlik ve ailenin” mümkün olduğuna dair çok güçlü bir ses Ina May’in ve yazdığı bu kitabın varlığı. Zira 30 yılı aşkın bir deneyim, tanıklık edilen, destek verilen pek çok doğum öyküsü ve onlara ilişkin istatistiklerin üzerine kurulmuş bir metin.

doguma hazirlik rehberi kitabi
Ina May Gaskin Doğuma Hazirlik Rehberi Kitabi

Doğuma Hazırlık Rehberi Kitap Yorumu

Sinek Sekiz Yayınevi’nin ilk kez 2015 yılında çevirisini yaptığı “Ina May’in Doğuma Hazırlık Rehberi” Türkçe’ye kazandırılmış ve doğum alanında yazılmış en kitaplardan biri. Doğumun muazzam ölçüde “yalnızca medikal ve fizyolojik” bir olay olarak algılandığı modern dünyada “başka bir doğum, ebeveynlik ve ailenin” mümkün olduğuna dair çok güçlü bir ses Ina May’in ve yazdığı bu kitabın varlığı. Zira 30 yılı aşkın bir deneyim, tanıklık edilen, destek verilen pek çok doğum öyküsü ve onlara ilişkin istatistiklerin üzerine kurulmuş bir metin.

Kitapta Neler Var?

Kitabın ilk bölümünde Ina May ve ekibi tarafından kurulan ve halen varlığını sürdüren “The Farm”da gerçekleşen doğum öykülerine yer verilmiş. Doğuma dair “felaket tellallığını” andıran olumsuz hikaye anlatımına bir karşı duruş gibi buradaki pozitif doğum öykülerini okumak. İlk olarak “Evet, başka bir doğum mümkün! Belki benim için de!” diyerek kitaba başlamış oluyor okuyucu.

İlk bölümün ardından doğumun fizyolojisi, beden-zihin bağlantısı ve farkındalığın doğumdaki rolü, doğuma dair istatistikler, hizmet ve bilgi alınabilecek güvenilir kaynaklar, doğum tercihlerinize dair rehberlik edebilecek pek çok bilgiyi içeren ikinci bölüm yer alıyor. Doğuma dair bilimsel bilgileri akıcı ve kolay okunabilir bir dilde okuyarak alabiliyorsunuz.

Sinek Sekiz Yayınevi, yeni bir kapak ile kitabı tekrar okuyuculara sunuyor. Artık yeniden ulaşılabilir olan Ina May’in Doğuma Hazırlık Rehberi kitabını gebelik ve ebeveynlik yolculuğunuzun neresinde olursanız olun mutlaka okumanızı öneriyorum. Ve bir anne, çocuk gelişimci, doula, MBCP eğitmeni olarak benim için çok çarpıcı olan, kitabın arka kapağında yer alan cümleleri son söz olarak buraya bırakmak istiyorum:

Tüm hamile kadınlar için en büyük temennim bu kitabı okumaları ve bilgeliğinden faydalanmaları. Bunu yaptıklarında içlerindeki dişil bilgeliği hatırlayacak ve asla unutmayacaklar. Ina May’e tüm kalbimle teşekkür ederim, böylesine bir doğal doğum rehberini yazdığı için. Bu bilgi dünyayı değiştirebilir.” -Christiane Northrup

Gözler kalbin aynasıdır!

Gözler kalbin aynasıdır!

Gözler kalbin aynası mı bilmiyoruz ama araştırmalar gösteriyor ki sinir sisteminin aynası

Scientific American Dergisi’nde yayınlanan bir makaleye göre göz bebeklerinin büyüklüğüne bakarak karşımızdakinin duygularını ya da tutumlarını okuyabiliyoruz; üstelik genellikle gözler arasında gerçekleşen bu bilgi alışverişi bilinçdışı bir düzeyde oluyor. *

Büyümüş göz bebekleri keyif aldığımız durumlarda ya da bir şeye ilgi duyduğumuzda ortaya çıkıyor. Daha da önemlisi büyümüş bir göz bebeği görmek, gözlemcinin de göz bebeklerinin büyümesine neden oluyor. Bir anlamda gözler arasında birbirini etkileyen bir fizyolojik bağ kuruluyor. Yani bakışlarımızla birbirimizi sadece psikolojik olarak değil fizyolojik olarak da etkiliyoruz; bakışlarımız karşımızdaki kişinin sinir sistemini ve beynini etkiliyor. *

Bu etkinin yaşamdaki ilk örnekleri bebekler ve ebeveynleri arasında. Gelişimsel bir araştırmada ise bebeklerin, karşılarındaki kadın araştırmacıyla göz bebekleri büyümüş haldeyken göz teması kurduklarında, gözleri kısılı olduğundan daha fazla güldüğü belirlenmiş. Bu da demek oluyor ki yalnızca bebeğimize bakarken dahi onun beyin gelişimini etkiliyoruz. *

Bakışlarımız ve göz bebeklerimizin büyüklüğü esasında sinir sistemimizin bedenimizdeki yansımalarından biri. Bebekler pek çok şekilde doğrudan ebeveynlerinin sinir sistemine bağlı. Henüz kendi sinir sistemi tam olarak gelişmemiş bebeklerin, acıkması, ağrı hissetmesi ya da huzursuz olması gibi stres yaratan durumlarda kendi kendilerini sakinleştirmeleri mümkün değil. Bunun için ebeveynlerinin sinir sistemine ihtiyaç duyuyorlar. Yani kendilerini regüle edemedikleri için koregülasyon (ebeveyn ile birlikte regüle olma) bebekler için yaşamsal.

Bu elbette “ebeveynler olarak bedenimiz ve sinir sistemimiz her an regüle halde ve sakin olmalı” demek değil. Ancak sinir sistemimizin ve dolayısıyla onun bedendeki yansımalarının farkında olmak, bebeğimizle etkileşimimizi ve dolayısıyla beyin gelişimi başta olmak üzere bebeğin bütün gelişim alanlarındaki etkimizi farkındalıkla gözlemlememizi de sağlayabilir. Elbette uykusuz bir gecenin ardından annenin bedeni, göz bebekleri ve bakışlarından dokunuşuna kadar bebeğe bu mesajı verebilir. Ancak anne, bedenindeki “yorgunum” diyen yerlerin, sıkışıklıkların, ağrıların farkında olduğunda sinir sisteminde değişimler olacak ve olası etkiler de bu değişimden payına düşeni alacaktır. Bedenimizde bir duyguya eşlik eden bir sıkışıklığı fark edip gözlemlediğimizde dahi o bölgede fizyolojik olarak değişim ve iyileşme olduğunu gözlemleyebiliriz. 

Aslında “neden farkındalıkla ebeveynlik?” sorusunun yanıtlarından biri tam da burada saklı. Gebelikten itibaren başta beden taraması olmak üzere bütün mindfulness pratikleri içinde bedeninin, sinir sisteminin ve zihninin meraklı bir gözlemcisi olabilen ebeveynlerin, ebeveynlik deneyimleri de değişiyor. Zira kendi ihtiyacının farkında olan, bedenindeki duyumları merakla inceleyen anne ve babalar, bebeklerinin ihtiyaçları ile bağlantı kurmada, diş çıkarken çekilen ağrılar gibi merhem olamayacakları durumlarda dahi kabul, sabır, merakla bebekleriyle etkileşimde kalmada daha pozitif deneyimler yaşayabiliyorlar. 

Yani özetle, en başta sözünü ettiğim “bakışları” değiştirmek değil ama bu bakışların bebeğimize neler söylediğinin farkında olmak için mindfulness pratiklerine bir davetim var. “Gözleri aşkla gülen taze söğüt dalı” bakışlar da, “yorgunum dostlarım” diyen bakışlar da ebeveynliğe dahil. Mindfulness her ikisini ve daha yüzlerce olasılığı yargısızca görmek ve kabul etmek için bize bir kapı aralıyor. Merakla kendi bedenimize ve zihnimize bakmaksa, bebeğimizin ihtiyaçlarına da yargısızca ve merakla bakmayı getiriyor. Ve bu bebeğin en temel gelişimsel ihtiyacı olan sevgi ve kabulle bakımın, ebeveyn-bebek etkileşiminin anahtarı.

 

*Scattered Minds, Gabor Maté

Mindfulness Temelli Doğum ve Ebeveynlik (MBCP) Nasıl Ortaya Çıktı?

Mindfulness Temelli Doğum ve Ebeveynlik

(MBCP)’nin Kısa Tarihçesi

Her birimizin deneyimi çok özgün, ancak bir yandan da hepimizin aklında benzer sorular var: “Doğum ne zaman başlayacak? Nasıl başlayacak? Emzirebilecek miyim? İhtiyacım olan her şeyi öğrendim mi? Doğumun yoğunluğuyla baş edebilecek miyim? Eşime/partnerime doğum ve sonrasında nasıl destek olabilirim?”

nancy-bardacke-mbcp-tarihi

Farkındalıkla Doğum kitabının yazarı ve MBCP programının kurucusu Nancy Bardacke, bir ebe-hemşire olarak uzun yıllar gebeler ve eşleriyle çalışırken 1994 yılında, günümüzde mindfulness pratiğinin ve Mindfulness Temelli Stres Azaltma Programı (MBSR)’ın mimarı Jon Kabat Zinn’in kurucusu olduğu Center for Mindfulness (CFM) tarafından sağlık profesyonellerine yönelik düzenlenen bir eğitime katıldı. Bu eğitim sırasında anne ve baba adaylarına yönelik olarak bir mindfulness programının geliştirilmesine dair zihninde ilk tohumların atıldığı hissetmişti.

Mindfulness öğretmekle ilgili içinde bir ilgi olduğunu fark ettikten sonra 1999 yılında MBSR eğitmeni olmak üzere yine Center of Mindfulness öncülüğünde eğitim aldı. Aynı zamanda 40 yılı aşkın ebelik deneyimi, 30 yılı aşkın kendi farkındalık pratiği ve annelik deneyiminin de ışığında, 1998 yılından itibaren MBSR programını doğum ve ebeveynliğin kendine özgü ihtiyaçlarına dönük olarak uyarlama çalışmalarına başladı. Son yirmi yıllık süreçte yetmişin üzerinde MBCP grubu yürüttü. Bu deneyimin içinde yürüttüğü programın katılımcıların deneyimleri üzerinde etkili, bilimsel olarak anlamlı ve dönüştürücü bir etki yarattığını gördü. Programın yapısını mümkün olduğunca MBSR programına yakın tutmaya çalıştı. Böylece geçerliği ve güvenirliği ortaya konmuş bir programın üzerine MBCP’yi oturtabilmiş olacaktı.

Geliştirme sürecinin sonunda 2010 yılında, Wisconsin-Madison Üniversitesi Çocuk ve Aile Sağlığı öğretim üyesi Doç. Dr. Larissa Duncan ile birlikte yürüttükleri araştırmada MBCP’nin pilot çalışması yapılmış oldu ve çalışma sonucunda programın farkındalık becerileri ve pozitif duyguları artırdığı; negatif duyguları, gebeliğe bağlı kaygıyı ve depresyonu azalttığı istatistiksel olarak kanıtlanmış oldu. 

Mindfulness Temelli Doğum ve Ebeveynlik (MBCP), doğuma ve ebeveynliğe hazırlık ile mindfulness becerilerini birleştiren kanıta dayalı  ve 9 haftalık bir grup eğitim programıdır. Başlangıcından bu yana geçen yıllarda, binlerce anne-baba, hamileliğin ve doğumun dönüşümsel süreçlerinin yanı sıra ebeveyn olmanın yoğun, neşeli ve bazen stresli deneyimlerini yönlendirmelerine yardımcı oldu. 

Halen Nancy Bardacke tarafından kurulan Mindful Doğum ve Ebeveynlik Vakfı (Mindful Birthing and Parenting Foundation) tarafından yürütülen Mindfulness Temelli Doğum ve Ebeveynlik (MBCP) Programı, bu alanda çalışan deneyimli sağlık profesyonelleri ve akademisyenler tarafından destekleniyor.

Mindful Doğum ve Ebeveynlik Vakfı Danışma Kurulu Üyeleri

Barry Boyce, Mindful Magazine Baş Editörü

Larissa Duncan, PhD, Mindful Doğum ve Ebeveynlik Vakfı (Mindful Birthing and Parenting Foundation) Başkan Yardımcısı

Rebecca Crane, PhD, Bangor Üniversitesi Mindfulness Araştırma ve Uygulama Merkezi (Center of Mindfulness Research and Practice) Yöneticisi

Steve Hickman, PsyD, Mindful Öz-Şefkat Merkezi (Center for Mindful Self-Compassion) Yöneticisi

Jon Kabat-Zinn, PhD, Massachusetts Üniversitesi Mindfulness Merkezi (Center for Mindfulness at the University of Massachusetts Medical School) kurucu yöneticisi

Myla Kabat-Zinn, Uzman Hemşire, Everyday Blessings: The Inner Work of Mindful Parenting

Bob Stahl, PhD, Brown School of Public Health, Mindfulness Merkezi

Mark Williams, DPhil, University of Oxford Üniversitesi Mindfulness Merkezi kurucusu

MBCP Eğitmen Eğitimleri’ni Aktif Olarak Yürüten Eğitimciler

Nancy Bardacke, Ebe, Bilim Uzmanı, Mindful Doğum ve Ebeveynlik Vakfı (Mindful Birthing and Parenting Foundation) Kurucusu ve Başkanı

Larissa Duncan, PhD, Mindful Doğum ve Ebeveynlik Vakfı (Mindful Birthing and Parenting Foundation) Başkan Yardımcısı

Eluned Gold, Ebe-Hemşire, Bilim Uzmanı, Eğitim Bilimleri Uzmanı, MBCP Eğitim Yöneticisi

Jane Gerlach, Ebe-Hemşire, Bilim Uzmanı, MBCP Danışmanlık Yöneticisi

Maret Dymond-Bassett, Dr. Kl. Psk., MBCP Araştırma Grubu Yöneticisi

Jennifer Averill-Moffitt, Uzman Hemşire, Ebe, MBCP Eğitici Danışmanı 

Olga Sacristán Martín, MBCP Eğitici Danışmanı 

Becca Calhoun, MBCP Eğitici Danışmanı 

Denise Byrne, Uzman Ebe-Hemşire, MBCP Eğitici Danışmanı 

Danielle Schuman-Olivier, Uzman Hemşire, Ebe, MBCP Eğitici Danışmanı 

Michele Kavanagh, Bilim Uzmanı, Dr. Kl. Psk., MBCP Eğitici Danışmanı 

Sian Warriner, Uzman Ebe, Bilim Uzmanı, Dr. Kl. Psk., MBCP Eğitici Danışmanı 

Lisa Thomas Prince, MBCP Eğitici Danışmanı 

Susan Skinner, Uzman Hemşire, Ebe, MBCP Eğitici Danışmanı 

Bir Kitap Önerisi: Farkındalıkla Doğum

Bir Kitap Önerisi: Farkındalıkla Doğum

Her birimizin deneyimi çok özgün, ancak bir yandan da hepimizin aklında benzer sorular var: “Doğum ne zaman başlayacak? Nasıl başlayacak? Emzirebilecek miyim? İhtiyacım olan her şeyi öğrendim mi? Doğumun yoğunluğuyla baş edebilecek miyim? Eşime/partnerime doğum ve sonrasında nasıl destek olabilirim?”

farkındalikla-dogum-kitap-tanitimi

Gebeliğin öğrenildiği andan itibaren anne ve babalar bu biricik deneyime kendilerini hazırlamak üzere bir arayışa giriyor. Belki de ilk yapılanlardan biri gebelik, doğum ve sonrasına ilişkin güvenilir kaynaklardan bilgi edinmeye başlamak. Şimdiye kadar pek çok kaynağa ulaşmış olabilirsiniz. Doğumun fizyolojik kısmına hazırlanmak için pek çok nitelikli yayına artık Türkçe de ulaşmak mümkün. Doğumun fizyolojisini anlamak bu hazırlık sürecinin çok önemli bir boyutu; ancak tek boyut değil.

Gebelik ve doğum, iki yetişkinden bir anne ve bir de babanın doğduğu yoğun bir deneyim. Böylesi yoğun bir deneyime zihnimizi de hazırlamak ve bu yoğunluğun içinden nasıl geçeceğimize dair farklı bir yol sunan bir kitap tanıtmak istiyoruz size. Mindful Doğum Türkiye ve Mindfulness Temelli Doğum ve Ebeveynlik programının da tohumu olan bir kitap: Farkındalıkla Doğum.

“Farkındalıkla Doğum”, kendisi de MBSR (Mindfulness Temelli Stres Azaltma Programı) eğitmeni olan ve bu programdan ilhamla MBCP’yi geliştiren Nancy Bardacke tarafından yazılmış ve 2017 yılında Türkçe’ye kazandırılmış bir kitap. Henüz “farkındalık” kavramıyla tanışmamış olsanız dahi doğuma ve ebeveynliğe farkındalık pratikleriyle hazırlanmanıza rehberlik etmeye niyet edilerek kaleme alınmış. Nancy Bardacke’nin otuz yılı aşkın ebelik ve mindfulness deneyiminin meyvesi olan kitap, yalın dili ve doğrudan deneyimlerden örneklerle zenginleştirilmiş içeriği ile gebelik ve doğuma farklı bir pencereden bakmanızı sağlayabilecek bir yayın. 

Her birimizin deneyimi çok özgün, ancak bir yandan da hepimizin aklında benzer sorular var: “Doğum ne zaman başlayacak? Nasıl başlayacak? Emzirebilecek miyim? İhtiyacım olan her şeyi öğrendim mi? Doğumun yoğunluğuyla baş edebilecek miyim? Eşime/partnerime doğum ve sonrasında nasıl destek olabilirim?” ve daha birçok soru dünya üzerinde bebek bekleyen bütün çiftlerin zihninde dönüyor. Kitapta aktarılan MBCP programına dahil olan katılımcı anne ve babaların ifadelerine ve deneyimlerine de sıklıkla yer verilen kitapta içinizdeki sorulara yanıtlar bulma olasılığınız çok yüksek. Ve bu yolculukta yalnız olmadığını bilmek çok destekleyici olabilir. 

Kitap doğumun fizyolojisi, ağrının yapısı ve doğumdaki ağrının gündelik ağrılardan nasıl farklı olduğu ve ebeveynliğin ilk günlerine ilişkin evrensel bilimsel bilgileri de okuyuculara sunuyor. Bir yandan da bu bilgileri ağrıyla baş etmek, var olan deneyime kendini açabilmek üzere “farkındalık” pratiğiyle nasıl birleştireceğimize dair bir perspektif sunuyor. Kolaylıkla evde güvenle yapabileceğiniz yoga pratiğinden meditasyon pratiklerine kadar pek çok uygulamayı kitapta bulabiliyorsunuz.  Kitabı okurken pratiklerle ilgili desteğe ihtiyaç duyarsanız burada olduğumuzu bilmenizi istiyoruz. MBCP programını Türkiye’de yürütüyor olmanın ve deneyimlerinize alan açacak olmanın heyecanıyla bu rehber kitabı okumanızı ve görüşlerinizi bizimle paylaşmanızı sabırsızlıkla bekliyoruz.

farkındalıkla doğum kitabı

Merhaba

Her şey hastaneye iki yetişkin olarak gidip iki yetişkin üç bebek eve dönerken yeniden şekilleniyor. Mahallemizdeki manavla kurduğumuz ilişkiden okuduğumuz kitaplara kadar her şey yeniden yapılanıyor. Doğum hastane odasında bitmiyor; anne ve baba için devam ediyor. Anne, baba ve bebek bu yeni dünyaya uyum sağlamaya çalışırken yeni hayat da bu sancılarla doğuyor.

Doğuma dair deneyimlerimiz, inançlarımız, tanıklıklarımız bebeğimizin rahme tutunduğunu öğrendiğimiz gün oluşmuyor kuşkusuz. Çocukluğumuzdan itibaren pek çok doğuma şahit oluyoruz. Belki kardeşimiz, yakınlarımız, evcil hayvanımız, sonra yetişkinlikte arkadaşlarımızın bebekleri, hatta belki sinemada gördüğümüz doğum sahneleri, dinlediğimiz doğum hikayeleri… derken doğuma dair pek çok anı zihnimizde birikiyor. Zihnimizde bir “gebelik” ve “doğum” imgesiyle bu yolu yürüyoruz. Zihinde birikenler beklentilerimizi de şekillendiriyor.

Dünyada her saniyede dört bebek dünyaya geliyor. Aynı anda dört anne, dört baba da… 

Hayatın her anında olduğu gibi bebeğimizin doğumuna da “tam olarak” hazır olmak belki mümkün değil. Ve bir yandan da kendi bedenimiz ve zihnimizde olan bitenleri, çevremizde beliren yeni koşulları kabul ederek bu yoğun deneyimin içinden geçip yola devam etmek de mümkün. Mindfulness hayatla kurduğumuz bağı dönüştürürken bu yoğun deneyimin de içinden geçebilmek için bir başka seçenek, bir başka yol sunuyor.

Mindful Doğum ekibi olarak başta “Mindfulness Temelli Doğum ve Ebeveynlik-MBCP” programı olmak üzere “farkındalık”ı merkeze alan pek çok atölye ve eğitim programıyla sizlere yaşam, doğum ve ebeveynlik yolculuğunuzda eşlik etmeyi umuyoruz.

   Ve başta söyleyeceğimizi sonda söyleyelim...

Farkındalıkla ve kalbimizle MERHABA!

Merhaba

Neden babalar da MBCP ve diğer doğuma hazırlık programlarına katılmalı?

Neden babalar da MBCP ve diğer doğuma hazırlık programlarına katılmalı?

Son yıllarda anne ve baba adayları aileye bir çocuğun katılımı konusunda gebelik öncesi dönemden itibaren hazırlanmaya başlıyorlar. Gebelik öncesinde doktor ziyaretleri ve fizyolojik olarak annenin bedeninin gebelik ve doğuma hazırlanması için beslenmede bazı değişikliklerin yapılması gebelik sürecine hazırlık açısından önem taşıyor. Aynı zamanda gebelik öncesinde günlük rutinlerde yapılan bazı düzenlemeler, uyku ve aktif zamanlardaki rutinlerin gözden geçirilmesi de bu hazırlık sürecine dahil olabiliyor.

Neden babalar da MBCP ve diğer doğuma hazırlık programlarına katılmalı?

Gebeliğin başından itibaren anne adayları öncelikle bedenen ve izleyen süreçte de anneliğe psikolojik olarak hazırlanmaya başlıyor. Beden yavaş yavaş içinde büyüttüğü bebekle, yeni yaşama adım adım hazırlanıyor. Gebeliğin ilerlemesiyle birlikte kütüphaneye gebelik, doğum ve doğum sonradaki yaşama dair bilgiler edinilecek yeni kitaplar ekleniyor. Zaman zaman bu sürece katılsalar da, babalar daha çok gebelik sürecinde anneye destek olma ve ona bu yolculukta eşlik etme rolünde kalıyor.

Gebelik ve doğumun medikalleşmesi ile birlikte bu sürecin daha çok fizyolojik bir değişim ve dönüşüm süreci olduğuna dair bir inancın hakim olduğunu görüyoruz. Halbuki doğum yalnızca fiziksel bir deneyim değil. Bir doğum gerçekleşiyor, bir bedenden bir insan yavrusu doğuyor. Ve aynı anda üç ruhun da psikolojik doğumu da gerçekleşiyor. Bir doğumda bir bebek, bir anne ve bir de baba doğuyor.

Doğumun yalnızca fiziksel bir deneyim olduğuna işaret eden bakış açısı, babaların bu sürecin merkezinde olmasının önünde engel oluşturabiliyor. Doğuma hazırlık sürecinin merkezinde fizyolojik ve psikolojik olarak annenin olduğuna dair genel bir inancın hakim olduğuna tanık oluyoruz. Babalar hazırlık sürecinde merkezde olmayı hem gerekli görmüyor hem de olması gerekenin “yalnızca” anneyi desteklemek olduğuna inanıyor. Esasında bu inanç yanlış değil. Babalar elbette bu yoğun deneyimin içinde annelerin en büyük destekçisi oluyor. Ancak yalnızca bu kadar değil.

Bebek fiziksel olarak annenin bedeninde büyürken anne içinde bir de “anne” büyütüyor. Çoğu zaman üzerine düşünmesek ya da konuşmasak da elbette bu süreç babanın da “babalık halleri” üzerine düşünmeye başladığı ve böylece içinde bir “baba” büyüttüğü bir süreç oluyor. Anne, beslenirken ve gebelik, doğum ve annelik üzerine araştırmalar yaparken yalnızca içindeki bebeği değil, içinde büyüyen “anneyi” de besliyor. Aynı ihtiyacın babalar için de geçerli olduğunu çoğunlukla atlıyoruz. 

Doğuma hazırlık süreci aynı zamanda babayı da kapsıyor. Doğuma hazırlık çalışmalarında pek çok farklı programda uzmanlar babaların da bu sürece katılmasını yalnızca anneye destek olmak üzere değil, aynı zamanda kendisini de baba olmaya ve bebekle yaşama hazırlanmasında önemli buluyor. Anne doğum sırasında bedenen ve psikolojik olarak doğum sancılarını deneyimlerken, baba da psikolojik sancılar yaşıyor ve gebelik sürecinde buna hazırlık yapmazsa doğum deneyimi ve sonrasında bu yoğun süreci sindirmekte güçlükler çekebiliyor; gebelik, doğum ve sonrasında sürece hangi rolle, nerede, nasıl dahil olacağını bilemeyebiliyor.

Bu bağlamda Mindful Doğum Türkiye ekibi olarak annelerin yanında babaların da sürece katılımını önemsiyor ve destekliyoruz. Bu yolculukta annenin ve babanın gebelik ve doğuma dair ihtiyaçlarını ve inançlarını birlikte keşfetmesi, birbirlerinden beklentilerini şefkatli bir çemberde açıklıkla birbirleriyle paylaşması, kendi deneyimlerini yaşarken elele olmalarının ebeveynlik deneyimi ve aile olmaya katkı sağlaması, doğum deneyimini pozitif bir öyküye dönüştürmelerinde destek olmayı hedefliyoruz.